25 Ağustos 2011 Perşembe

Komşu by Çağın Aldağ


Komşu
Son zamanlar tüm Türkiye’de olduğu gibi Ankara’da da meyhane konseptinde ki mekanlar revaçta. Bu mekanlar, çeşit çeşit mezeler, ana yemek, tatlı veya meyve ve sınırsız yerli alkollü olarak düzenlenen fix menülerle oldukça yüksek karlar elde ediyor. Buna karşılık sundukları hizmet kalitesi ve olmazsa olmaz canlı müzik eğlencesi mekandan mekana ve bu fix menünün fiyatına göre değişiklik gösteriyor.
Ankara’da bu tarz gitmediğim çok az yer kaldı diyebilirim. Ve içlerinden en iyisi sayılanlardan biri olan ‘Komşu’ bugün ki yazımızın konusu.
Komşu denilince aklımıza ne geliyor? Komşu bizim aklımıza ne olarak yazılmıştır çocukluktan beri, yan komşu.. Karşı komşu.. Daha genel bir yorumda bulunacak olursak, komşumuz, Yunanistan!
Mekanın önüne geldiğinizde küçük bir bahçe karşılıyor sizi, meyhane dedik ama oldukça modern insanlar, mekanın önünde ellerinde rakıları, ve içeriden gelen çılgınca eğlenen insan sesleri.. Kapıdan girdiğimiz zaman oldukça darmış gibi geliyor mekan ama tamamen girince anlıyoruz ki, dışarıdan gözüktüğünden daha büyük. Bembeyaz duvarlar ve duvarlarda ki mavi panjurlar, tahta sandalyeler ile tam bir Ege! Fakat rezervasyon yapmazsanız ancak buraya kadar olan kısmı görebilirsiniz. O yüzden muhakkak rezervasyon yapın! Bizim için ayrılan masamıza oturuyoruz ve oturduğumuz anda 7 çeşit meze, rakı, su ve buzumuz geliyor. Taptaze kızarmış ekmekler eşliğinde. Ana yemeğe kadar doymamak neredeyse imkansız. Harika mezeler sunuluyor. Komşu’nun sloganı ‘bir ege restoranı’, önümüzdeki mezelerde tamamıyla bu konseptte geliyor. Hepsi birbirinden güzel ve kaliteli zeytinyağlılar, deniz börülcesi, kalamar, kuru domates salatası ve dahası.. 2. 3. Kadehe geçerken canlı müzik ekibi sahne alıyor. Ve o ekibin arasında gözümüze bir şey takılıyor. Canlı müzik ekibinde bir de buzuki var! Ve o andan itibaren harika yunan müzikleri ile gece başlıyor, bu sırada ara sıcaklar ve ardından tavuk veya balık seçeneği ile ana yemeğe geçiliyor. Alkolün sınırsız olduğunu yinelemek isterim. Rakılar içilirken Türkçe ve Yunanca müziklerle sirtaki yapanlar, tabak kıranlar.. Gerçek bir Greek konsepti. Ardından menünün son ikramı meyve servisi ile yemek bitiyor..
Bu harika eğlence 65-55 TL arasında değişiyor. 2 Kişi gidiyorsanız 65’ten 1 lira aşağı veremezsiniz, ancak sayınızın çokluğuna ve telefonda yapacağınız pazarlığa göre 55’e kadar indirebilirsiniz. Gidecek olursanız rezervasyon yaptırmayı unutmayın!
Ankara’da gerçekten, düzgün insanlarla, düzgün yemekler ve müzikler eşliğinde eğlenmek istiyorsanız Komşu’ya muhakkak uğrayın.. Komşu’nun yanında bir de ‘Kalender Zebra’ adlı bir mekan var, onunda Komşu’dan tek farkı Balkan müzikleri olması. Çok yakında onun da hakkında bilgi sahibi olacaksınız.
Fiyat ** Servis **** Sunum**** Lezzet****Mekan*****
Adres: Farabi Sokak 32/B, Çankaya - Ankara
Telefon: 0312 426 15 66 - 0532 524 37 50

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Aspava by Çağın Aldağ

Bir Ankara Kültürü, Aspava, Yıldız Aspava

Ankara Esat Caddesi’nden geçen biri sağlı sollu heryerde aspava yazıları görecektir. A aspava B aspava.. Adeta aspava satan dükkanlar gibi.
Halbuki Aspava, sabaha kadar açık olan, sigara yasağından önce yemekten sonra bir adet marlboro sigara ikram eden, tantuni gibi dürüm ekmeğinin arasında döner yapan, sınırsız patates kızartması yiyeceğiniz bir restoran. Bir nevi dürümcü. Ancak Aspava’nın kelime anlamını bilmeyenler için Aspava:’ Allah Sağlık, Para, Afiyet Versin Amin’ veya ’ Allah Sağlık, Para, Aşk Versin Amin’


Aspava kelimesi ilk olarak 1960’lı yıllarda bir polisiye romanda kullanılmış ve ardından 70’li yıllarda gazeteci Can Ataklı köşesine bu ismi vermiştir. Ancak bir Ankara’lı için bunların hiçbir önemi yoktur, bizim için aspava dürümcüdür! Ben de en meşhur Aspavacıdan bahsedeceğim, Yıldız Aspava.
İlk gittiğiniz anda çok hızlı çalışan bir sürü garsonla karşılaşıyorsunuz. Sanki her gece oraya geliyormuşçasına samimi bir servis var. Bu arada rezervasyonunuz yoksa ayakta bile kalabilirsiniz sabaha karşı dahi olsa. Oturduğunuz anda herkesin önüne salata ve ortaya bol yeşillikli bir salata geliyor. Menü falan yok, yalnızca dürümünüzün nasıl olduğuna karar vermeniz gerekiyor. Soğanlı, soğansız, kaşarlı, kaşarsız.. Ve bir de porsiyonuna, genelde aspavalarda 1 porsiyon demek 4 çeyrek dürümden oluşur. Yarım porsiyon ise 2.


O kadar hızlı çalışıyorlar ki, 4-5 dakika içerisinde daha cacıktan 2 kaşık almadan dürüm geliveriyor. Lezzetiyle orantılı olarak yemesi de bir o kadar hızlı. Üstüne çaylar.. 2000li yılların başında Tekel 2000 sigarası ikram ediliyormuş çayla beraber, sonradan Marlboro olmuş, ama şimdilerde sigara yasağından dolayı bu uygulama ortadan kalkmış.

Bolca ıslak mendille beraber gelen hesap bu lezzetin çok altında. Salata, cacık, patates kızartması, çay gerçekten ikram! Ödediğimiz yalnızca 1 porsiyon dürüm(12) ve bir bardak ayran(1). O da toplamda 13 TL ediyor. Ankara’ya gelipte gece dışarı çıkıyorsanız, Aspava’ya uğramadan eve,otele dönmeyin. Belki o akşam, eğlenmek için gittiğiniz mekanlardan daha çok eğlenirsiniz Aspava’ benden söylemesi.
Fiyat *****Servis ***** Sunum***Lezzet**** Mekan**
Adres: Esat Cad. No:110 D:25 Esat, Çankaya, Ankara
Telefon: +90 312 437 66 87, +90 312 447 02 00


12 Ağustos 2011 Cuma

izmir'in En İyisi; Deniz Restaurant - Kordon

Deniz Restaurant – Kordon
Geçtiğimiz hafta bir iş seyahati için bulunduğum İzmir’de, eşimin de benimle birlikte olması münasebeti ile akşam güzel bir mekanda balık yememiz kaçınılmazdı. Teknolojinin nimetlerini kullanarak 4sq üzerinden etrafımızdaki popüler mekanları araştırdık. Otelimizin Kordon’da ( bir çok yabancı şehirde Korniş denen yere bizim ülkemizde nedense Kordon deniyor ! ) olması 4sq’nun bir çok popüler sonucu getirmesine yardımcı oldu elbette ama okuduğumuz tüm yorumlar istisnasız bir tek hedefi işaret ediyordu, tabi tuzlu bir hesaba da hazır olmamızı : Deniz Restaurant – Kordon.
Yorumların çoğu rezervasyonsuz gitmememizi öneriyordu ama saat çoktan sekizi geçmişti ve o saatten sonra rezervasyon yapmanın da bir anlamı yoktu. Şansımız denedik ve 4sq’nun bize çıkardığı yürüyüş haritası ile elimizle koymuş gibi bulduk mekanı.
Deniz Restaurant İzmirlilerin 1.Kordon dedikleri Atatürk caddesi üzerinde tam olarak Ticaret Odası Lokalinin karşısındaki köşe başında bir otelin giriş katında yer alıyor. Kordon’da denize karşı, içinden kaldırım geçen bahçesine attığı masalarla İzmirlilerin ve İzmir’e gelmiş yerli yabancı turistlerin damaklarını şenlendiren ünlü ve köklü bir mekan Deniz Restaurant.
Rezervasyonumuz olmamasına rağmen şefin gayretleri ile birbirine çok yakın masaların arasında iki kişilik bir masa hemen hazır edildi bizim için. Etraf şık ve her hallerinden ‘hali vakti yerinde’ oldukları rahatlıkla anlaşılabilen müşterilerle dolu idi. Bir çok masada da yurt dışından gelmiş müşterilerine balık ziyafeti çekmek için orda olduklarını düşündüğüm insanlar vardı. Onları görünce hemen aklıma mekan hakkımda okuduğum bir yorum geldi: - Deniz Restaurant’a mutlaka gidin, ama şirketinizin müşterilerini şirket kesesinden yedirip içirmek için… Zira hesap kolay kolay altından kalkılabilecek gibi değil…
Yerimize yerleşmemiz ile hemen iştah açıcı olarak, kızarmış ekmek dilimleri ve halis Ege zeytinyağı içerisinde kekik ile servis edilen domates kurusunu sundu bize şefimiz ve başladı siparişlerimizi almaya…
Onun da tavsiyelerine uyarak, zeytinyağlı kuşkonmaz, ceviz ve parmesan ile şenlendirilmiş roka salatası, daha önce yine Antalya’nın en ünlü balıkçısı olarak bilinen Urcan Restaurant’ta da denediğim adına ‘ Eroin ’ dedikleri tereyağında kavrulmuş kurutulmuş biber ile servis edilen patlıcan yoğurtlama ve ahtapot salatası sipariş ediyoruz. Tabi yanında da - Türk insanı balıkla birlikte ne içer ? sorusunun cevabından da bir 20’lik istiyoruz ama yeşil olsun lütfen diye de eklemeyi ihmal etmiyoruz…
Kalabalığa bakarak gecikeceğini düşündüğümüz siparişlerimiz daha yan masamızda oturan çiftin ilişkisi hakkında adam akıllı bir yorum yapamadan bir bakıyoruz ki masamızda oluyor… Mutfak ve servis arasında ki uyum ve sürat gerçekten takdiri hak ediyor. Ama durun bakalım daha lezzet testi başlamadı bile…
Kuşkonmaz bir Antakya’lının çok sık sofrasında bulduğu bir seçenek değil ama zeytinyağlı olarak pişirilebilen diğer bir çok sebze ile hemen hemen aynı metodlarla pişirilmiş olması nedeni ile hiçbir yadırgamaya mahal bırakmadan kaymak gibi gidiyor… Üstelik gayet lezzetli ve pişme diriliği de tam kıvamında… Ege’nin meşhur zeytinyağı ile Antakya’nın zeytinyağını kıyaslama imkanı veriyor ayrıca bize… Antakya’nın asitli ve acımsı, koyu yeşile kaçan karakteristik zeytinyağının yanında bir Antakyalı için Ege Zeytinyağı çok çok daha açık renkli, çok daha hafif ve çok daha akışkan…
‘ Eroin ’ adını verdikleri mezeyi dediğim gibi daha önce de deneme şansım olmuştu. Zannediyorum her yerde farklı ilaveler ile yapılsa da temelde hep patlıcan yoğurtlama ve üzerinde tereyağı ile kavrulup tüm rengini ve aromasını tereyağına da geçiren kurutulmuş biber var. Antalya da yediğimiz versiyon da sarımsak ve ceviz de vardı. Ama sarımsaksız ve cevizsiz formu da gayet başarılı idi. Öyle ki patlıcanlar yoğurt içerisinde erimiş dişe gelmez olmuştu. Belki ara sıra dişe gelse daha mı iyi olurdu acaba ?

Ahtapot’u salata olarak sipariş etmemize rağmen sade bir ahtapot geldi önümüze.. .Daha önce birkaç başarısız ahtapot denemesi yaşamış olan bendeniz için gayet sulu, ağızda kolay çiğnenebilen, rengini ve aromasını kaybetmemiş çok başarılı yepyeni bir deneyim oldu Deniz Restaurant. Geçtiğimiz günlerde ulusal gazetelerimizden birinde yer alan bir köşe yazısında ahtapotun hazırlanması sırasında ( özellikle daha yumuşak olması için ) hayvana uygulananların aslında tam olarak işkence olduğundan bahsediliyordu. Açıkçası bilinçli bir tüketici, yemeksever ve hayvansever olarak yazılanları araştırmam ve sonuçlarını bir başka yazıda sizlerle paylaşmam gerektiğine karar verdim.
Biz bu lezzet denizinde boğulmamak için kendi kendimize kalamar yesek mi yemesek mi diye tartışırken, şefimiz çok güzel jumbo karidesleri olduğunu söyleyince atın ölümü arpadan olsun önermesi yine doğru bir yerde ve doğru bir zamanda kendine yer buldu ve şeften bize birer jumbo karidesi ızgarada hazırlamasını rica ettik. Açıkçası yurtdışında ‘King Prawn’ adı verilen iri karidesin burada jumbo karides muamelesi görmesi dışında lezzeti ve dokusu gayet güzeldi, ancak meşhur 150 – 200 gramlık İskenderun Körfez Jumbo’su ile kıyasladığınızda burada yediklerimiz gayet ufaktı.
Yediklerimiz aslında doymamıza yetti ama buraya kadar gelmişken balık yemeden de olmazdı. Yine şefimizin tavsiyesi ile yaklaşık 300 – 350 gramlık bir levreği ızgara ettirip eşimle paylaşmaya karar verdik. Tam da bu sırada şefimiz balığı çiğ olarak masaya getirdi, bizlerden son onayı aldı ve balığı sadece iç organlarını temizleyerek tüm derisi ve pulları üzerinde pişireceğini, pişirim sonrası derisinin soyularak servis edileceğini ekledi. Bizim için farklı bir deneyim olacaktı ve oldu da, çünkü balık çok daha aromatik, çok daha lezzetli ve çok daha sulu olarak gelmişti önümüze… Aynı metodun evde ızgara yaparken de uygulanabileceği konusunda fikir birliğine vardık.
4sq’dan okuduğumuza göre mekanın aslında Balık Köftesi ve Sütlü Balık gibi bir çok spesiyalitesi olmasına rağmen bütçe aralığımızda kalabilmek adına daha fazla yemeği burada kestik. Şefin tatlı önerisini ise meyve ile değiştirerek çok güzel bir yemeği daha hem damaklarımıza hem de hafızalarımıza kazıdık.
Mekanın lezzet dışındaki en büyük artısı ise müthiş servis ve hijyendi demek hiç te abartı olmaz, zira bir çok yerde yemeğin başından sonuna kadar aynı çatalı bıçağı kullanmak zorunda bırakılabiliyorsunuz. Ama Deniz Restaurant’ın güleryüzlü ekibi sürekli servislerimizi yenileyerek bizden geçer not aldılar.
Her şeyi ile çok başarılı olduğunu düşündüğüm mekan için, bu kadar yüksek standartları gördükten sonra daha iyi olabileceğini düşündüğüm iki noktaya da değinmeden geçmeyeceğim, birincisi masada normal tuz yerine deniz tuzu olmalıydı, bir diğeri de neredeyse artık her köşe başındaki dürümcüde bile bulabileceğiniz bir tarafına reklam alınmış yırt-aç zarflardaki ıslak mendiller yerine herkese özel paketler içinde yer alan, özel mikrodalgada ılıtılmış ıslak havlular olmalı idi.
Deniz Restaurant’ın İzmir’de iki şubesi daha varmış, gitmedik, görmedik, denemedik bilmiyoruz ama ben Kordon’daki merkez mekanı şiddetle tavsiye ediyorum.
Mekan hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek için www.denizrestaurant.com.tr adresini de ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca site üzerinden rezervasyon yaptırma imkanı da mevcut.
-Bu kadar yediniz, içtiniz, üstelik mekan için tuzludur diye uyarılmıştınız, e kaç para ödediniz? diye sorabilirsiniz.
Şunu söyleyeyim tüm bu yediklerimiz için herhangi bir alışveriş merkezinin gün yüzü, güneş yüzü görmez manyetik alanlar ortasına inşa edilmiş ‘Food Court’larında yenebilecek bir yemeğe ödeyebileceğinizde çok daha fazlasını ödemedik.
Hepinize lezzet dolu günler diliyorum..
Sevgiler,
Volkan…

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Butcha by Çağın Aldağ...

Butcha
Ankara Park Caddesi’nde Nisan 2009’da açılmış bu ‘et lokantası’ gerçekten modern ve çok lezzetli et yiyebileceğiniz bir mekan. Şimdilerde Panora’da şubesi var ama biz şimdi Park Caddesi’ndeyiz.
Butcha ismi, Butcher Shop olan bu mekandan geliyor. Yani kasap dükkanı. İçeri girdiğinizde tüm etler açık mutfakta pişiriliyor ve kokusundan etkilenmemek neredeyse imkansız.. Restoranda oturup istediğiniz gibi pişirtebileceğiniz gibi etleri, şarküteri olarak da ürünleri çiğ bir şekilde satın alabilir, kendiniz pişirebilirsiniz. Ama orada yemenizi tavsiye ederim. İstediğiniz şekilde, az pişmiş, çok pişmiş, orta, orta az, orta fazla… İstediğiniz sertliği kesinlikle çok iyi yakalıyorlar. Ayrıca bonfile, köfte, rosto gibi seçimlerin dışında, harika hamburgerlerde sunuyor. Benim seçimim hamburgerdi, ya da daha doğrusu büyük hamburger savaşıydı. O hamburgeri bitirmek tam bir savaştı. Yediğim süre boyunca hiçkimseyle konuşamadım, başımı kaldıramadım. Sadece devasa hamburgerim ve peçetelerim. Yanında patates kızartmasıyla servis edilen hamburgerimin patatesinden yiyecek zamanım ve gücüm kalmamıştı. Bu savaş bittiği zaman içimdeki zafer duygusunu anlatamam. Ama herşey bir kenara, damağımda kalan o çeşnili hamburger eti tadını hala unutamıyorum. Acı hardallı hamburgeri tavsiye ediyorum. Ama yeni sevgiliyle, iş arkadaşlarıyla, resmi insanlarla yemeyin!
Bir daha ki sefere kesinlikle masada ki diğer dostlarım gibi yanında haşlanmış mısır ve oldukça büyük porsiyonlarda servis edilen orta pişmiş bonfile yiyeceğim. Yanında Cabernet Sauvignon ile. Yemek öncesi ikram edilen kuverler aslında ikram değilmiş. Artık iyi-kötü her mekanda yemek öncesi masaya getirilen kuverler, yani zeytin, zeytinyağı, atıştırmalık mezeler Butcha’da ikram değil. Ya da zorunlu ikram diyebiliriz. Tanesi 5TL, hesabı öderken 10-15 TL fazla ödeyeceğinizi unutmayın. Diğer fiyatlara değinirsek: Hamburgerler 20 TL civarlarında, Salatalar 13-16 TL, Bonfileler ve diğer etler 40-70TL(porsiyon) olarak değişiyor. Ama verdiğiniz paranın karşılığını kat kat alacağınıza emin olun.
Fiyat ** Servis ***** Sunum***** Lezzet**** Mekan***
Adres: Ahmet Taner Kışlalı Mahallesi Park Caddesi Alımcı Villaları No:15/2
Telefon: (312)241-4543



3 Ağustos 2011 Çarşamba

Konuk Yazarımız Sevgili Çağın Aldağ'ın İlk Yazısı: 'Mutfak Brasserie'

'Mutfak Brasserie'
Çayyolu Konutkent 2 girişi yakınlarında ki mükemmel bahçeli ‘Marmelatte’ şimdi 'Mutfak Brasserie' oldu. Ne de güzel olmuş. Harika bir mekan… Ancak bunu dışarıdan hemen anlamak kolay değil. Big Chefs'i beğenenler muhakkak burayı da beğenecektir.


İlk başta mekana girdiğinizde, son zamanlarda bu tarz mekanlarda moda olan, tuğla, parke, halı, ahşap sandalyeler sizi karşılıyor... 'Biz size ev ortamı sunuyoruz' konsepti burada da hakim. Ancak tavan oldukça yüksek ve bu gerçekten çok ‘+’ katmış. Dışarı çıkmak istiyoruz.
Dışarıda üstü bez ile, güneş gelen yerleri de transparan bir perde ile kapatılmış ve masaların tepelerinde pervaneler dönen bir açık hava mekanı ile karşılaşıyoruz. Bu sıcaklarda dışarıda oturmak oldukça sıkıcı ama o pervaneler gerçekten mükemmel. Şimdi yeni yeni soğuk su püskürten mekanlar da var. Ama pervane tercihimdir…

Öncesinde yemek yediğimiz için, tatlı yiyecektik Mutfak Brasseride'de. Kızarmış dondurma
ve Kornet içerisinde, vanilyalı dondurma ile meyve cup. Arkadaşlarım kızarmış dondurma tercih ederken ben meyveli cup istedim. Ve hayatımda yediğim en güzel meyveli tatlılardan biriydi. Porsiyonlar ne büyük ne küçük, servis hızı ortalama da olsa cam şişede servis edilen su ile tatlılar harikaydı.

Mekan hakkında Blackberry’den araştırma yaparken 'Ev Yapımı Ice Tea' dikkatimi çekti ve hemen onun da siparişini verdim. Asla 10 TL değmez ama ilginç bir içecekti. Şeftalili ev yapımı ice tea denildiğinde ilgi çektiğine eminim ama benim açımdan sadece başarısız bir denemeydi. Oldukça acı, içmeyi engelleyecek kadar buzlu ve süslüydü. Hatta bir an acaba limonlu mu geldi bu diye düşündüm ama o kadar tatsızdı ki, limon ile şeftaliyi bile ayırt edemedim. Ama görüntüsü harikaydı.

Bu sıcakta bir de ‘Mojito’ deneyelim dedik. Çok sık içtiğim bir içecek olduğu için objektif eleştirebilirim. Fiyatını gördüğümde biraz şaşırdım. 24 TL’ye içeceğim ‘Mojito’ çok güzel olmalı. Yoksa bir fiyasko olacaktır. Çok kötü değildi, ama bence bu tarz bir mekanda asla 24 TL’ye ‘Mojito’ olmamalı!

Bu mekan yiyeceklerde oldukça başarılı diyebiliriz özetle, ikramlar ve sunumlar çok şık. Ne isterseniz isteyin 2 katlı bir tabakta lokum, kuru incir, kuru kayısı ve macaronlar ile servis ediliyor.

Sonuç olarak Mutfak Brasserie çok güzel bi mekan olmuş. Ama ev yapımı Ice Tea içmeyin.

Fiyat *** Servis **** Sunum***** Lezzet*****Mekan****

Ahmet Taner Kışlalı Mah. 37. Cad. 3/A Konutkent 2 Çayyolu ANKARA
0312 240 24 00