Almira Balık Lokantası, Ali Yücel ve eşinin birlikte işlettikleri bir 'mikro' işletme.. Harbiye'nin yukarı köylerinden Döver Köyüne doğru ilerlerken, Can Kafe'yi geçer geçmez hemen yol üzerinde.. Buraya mikro işletme dedim çünkü Ali Bey ve eşinden başka çalışan yok..
Bundan yaklaşık bir yıl önce ziyaret etmiştik aslında ilk kez Ali Bey'i ve eşini... O zamanlar daha da küçük olan mekan, şimdi yeni eklenmiş kışlık salonu ve genişletilmiş bahçesi ile kendine bir büyüme hedefi koymuş gibi görünüyor..
Güzel havadan da faydalanarak bahçede bir masa kurdu bize Ali Bey... Bizden başka kimse olmadığını söylememe gerek yok galiba... Tam olarak evinizde hissediyorsunuz kendinizi dolayısı ile..
Altı kişilik arkadaş grubumuz ile 'balık balık balık' diye programlanmış olarak yola çıktığımız için doğal olarak önümüze konan herşeyi yemeğe ve beğenmeğe hazır idik ama Ali Bey ve eşi tam anlamıyla hakkını verdi balığın ve gecenin...
'Kendimizi ellerine teslim ediyoruz' dedik ve başladık önümüze gelecek lezzetleri beklemeye...
O ise bize yalnızca rakı tercihimizi sordu, biz de aramızdaki Tekirdağ'lı gelinimiz hatrına Tekirdağ tercih ettik. Yeşil Efe varken Tekirdağ tercihimiz olmuyor benim ve eşim İlke'nin aslında ama gecenin güzelliğinden midir, havanın hoşluğundan mıdır yok sa Ali Bey'in samimiyetinden midir bilinmez lıkır lıkır aktı boğazımızdan, keyif verdi, keyif kattı gecemize nihayetinde...
İlk olarak önümüze elleriyle hazırladığı roka salatasını koydu Ali Bey, ( düzeltiyorum bundan sonra Ali abi diyeceğim ! ) yerli domatesler,biraz sarmısak, kendi yaptığı nar ekşisi ve yöremizin hafif acımsı zeytinyağı ile çeşnilendirdiği salatanın hemen ardından kalamar kızartması geldi önümüze.. ' Abi biz bunu yiyene kadar sen ikincisini getirsen ama biraz daha kızartsan' demek istedik ama ' bu böyle yenir' yanıtı ile eğdik başımızı önümüze... Lahana ve salatalık turşusu Ali abinin eşinin ellerinden çıkmıştı, tabakların biri gitti biri geldi, sayamadım ne kadar turşu yediğimizi ama 'çok su içeceğiz bu gece' endişesi yersiz bir endişe oldu bizim için ertesi sabah..
Sert ve tuzlu yerel peynirimizi tereyağı ile yağladığı ve odun fırınında kiremit tabakta kızarttığı şaheseri için kelime bulamıyorum.. Ortaya çıkan sonuç içi pofuduk, dışı hafif kabuk bağlamış tuzlu bir marshmellow adeta, tam bir rakı mezesi olduğu oybirliği ile kabul edildi.
Biz kendimizden geçmiş lezzetler aleminde seyrederken Ali abimiz yine kiremitte hazırladığı Karides güveci koydu o anda önümüze.. Buraya kadar okudukları ile ‘ bu çocukta yediği her şeyi beğeniyor ama’ diyenler için işte şimdi söylüyorum:ıı ııhh ! olmamış! ya da şöyle diyelim ben karidesleri yanından tadını gölgeleyecek bir şey ile sevmiyorum.. Hele hele domates gibi asitli bir sebzenin ya da sarımsak gibi baskın bir tadın karidesin lezzetini tamamen örttüğünü düşünüyorum.. Üzerine sonradan türemiş, yüz yıllık adetimiz muamelesi gören kaşar serpiştirme gereksizliği de mevcuttu, ama grubun geri kalanının memnuniyeti benim memnuniyetsizliğimi gölgede bıraktı..
Tam ‘artık balık yiyeceğiz' galiba derken Ali abi elinde bir tabak ‘bugün şöyle bir çalışmam oldu, ben beğendim bakalım siz beğenecekmisiniz’ diyerek yeni bir tabak daha koydu önümüze…
Eline geçen midyeler ile midye dolma yapmak isteyen ama kabukları buna müsait olmadığı ve elinde başka midye kabuğu olmadığı için midyeli pirinç pilavı yapan ve bunları marul yaprakları içerisinde sunarak olaya farklı bir cepheden bakmaya çalışan Ali abinin önünde saygıyla eğiliyorum. Ha olmuş mu? Eh işte fena değil, limonlayarak hapur hupur götürdük ama burada önemli olan yıllardır alışılagelmiş kalıpların , reçetelerin ve tariflerin dışına çıkmayarak Türk mutfağının sınırlarını kalın çizgilerle çizenlerden biri olmaması Ali Abinin..
Ve balık zamanı geldi. Tabi yine biz aç insanlar grubu olarak olaya müdahale etmedik ve balıkların önümüze gelmesini bekledik. Izgara lüfer ( zamanı olup olmadığını bilmiyorum ama buzluktan geldiğine eminim ) lezzetli idi ve dahası tam kıvamında pişmişti. Kurumadan ve ilave bir lezzet olmadan pişmişti. Tatmin etti.
Almira Balık Lokantası salaş mekan tabirinin anlamını hakkıyla dolduran, keyifli bir mekan… Etrafta kimse olmadan keyif yapıyor olmak ta cabası..
En kısa zamanda program yapmalı ve Hasan ‘ı da götürmeliyim diye düşündüm gecenin sonunda.. Balıkları bir de Yeşil Efe ile test etmek lazım çünkü!
Tavsiyeler:
Giysi : Sınırsız Özgürlük !
Rezervasyon : Asla gerekmez ( tabi şimdilik! ) ama en azından açık olup olmadığını kontrol etmek için aranabilir. Çünkü müşteri gelmezse erken kapatabilirler.
Fiyat : Beklenenin aksine fiyatlar hayli uygundu. Kişi başı 30 TL ödedik ( alkol dahil )
Adres: Yukarı Döver Köyü, Harbiye; Antakya
Tel : 0.326.278 59 14 GSM: 0.538.679 16 26 ( Ali YÜCEL )
Bir başka keyif yazısında buluşmak üzere..
Sevgiler..
Volkan…
2 yorum:
Sakarya sınırları içerisinde de saklı kalmış lezzet durakları var, hem de Moskova Metrosu kadar :)
Şu yediklerinizde roka salatası, peynir kızrtması ve balık dışındakileri hiç sevmem ama öyle bir anlatmışsın ki ağzım sulanarak okudum desem yeridir. Eğer yazının sonunda yazdığın gibi benide götürürsen hepsinden çılgınlar gibi yiyeceğim :)
Yorum Gönder