
Uzun ve yorucu bir işgünü ardından bir kutu Godiva'nın açılması ile tekrar enerji depolamaya başlayan zihnim, geçen haftadan beri yazılmayı bekleyen Özbekistan yazısını hatırlatıyor hemen.. Hatırlatıyor hatırlatmasına ama araya girmesi gereken ve sıcağı sıcağına aktarmam gereken bir yazı bu hafta baş köşeyi kapıyor... Özbekistan yazısı haftaya kalıyor doğal olarak..
Başlıktan da anlaşıldığı gibi konumuz pazar kahvaltısı... Şöyle geç saatlerde başlayıp uzun uzun süren, keyifle yenilen, keyifle içilen, dost sohbetleri ile daha da keyiflenen ve mümkünse tabağın önünüze geldiği huzur dolu pazarlar...
Maalesef çok fazla mekan yok Antakya'da bu tarz bir keyif için, birkaç yıldır gidilen Çınartepe dışında... Çınartepe sunduğu bahçe ve açıkhava avantajı ile özellikle çocuklu ailelerin çok hoşuna giden bir mekan... Elbette benim de bu birkç yıl seve seve gittiğim yerlerden bir oldu..
Ancak son zamanlarda, tercih edilmeye başlayan her mekanın başına gelen Çınartepe'nin de başına gelmeye başladı...
Pazar günü, huzur, açıkhava, güneş, sohbet, dost arayan bünye maalesef bunları bulunca lezzeti en sona bırakıyor, zaten Çınartepe'nin de hiçbir zaman lezzet ile ilgili bir iddiası olmadı, yani pazar gunlerini Çınartepe'de geçirmek isteyenler orayı lezzetli olduğundan değil pazar'a en uygun yer olduğu için tercih ettiler..
Bütün bu sunduklarının yanında ilk zamanlarda görmezden gelinebilen servis problemi ise bugün gelinen noktada tahammül seviyelerini zorlamaya başladı..
Havaların ısınması ile artan müşteri sayısı bu sıkıntıyı tekrar yaşanmaya başladı.
Bu pazar Çınartepe'de kendi kendimize bulduğumuz, mekanın en dibindeki masada geçen bir ( 1) saatin ardından ( bu süre birisi siparişimizi alsın diye geçti, sipariş alınıp yiyecekler gelsin diye değil ) kimsenin orda olduğumuzu fark etmemesi üzerine mekanı terk etmemizle de sonuçlandı...
Buradan mekana çözüm önerileri sıralayacak değilim ama, bulunduğu yörede yaşayanların %50'sinin garsonluk yaptığı bir yerde böyle bir mekan nasıl olur da en azından pazar günleri için yarım gün çalışabilecek 'extracı' bulamaz anlayamıyorum...
Mekanın terk edilmesi yeni bir mekan arayışına itti bizi doğal olarak ve sabah öğlen saat 12:00'ye doğru kendimizi Boğaziçi Restoran'da bulduk. Bir kahvaltı mekanı olmamasına rağmen doğru meze tercihleri ile en alasından bir brunch keyfi yaşatabilecek bir ortam sunabileceğini daha önceden tahmin edememek beni düşündürdü nedense...
Evet açık hava bir mekan değil, ama pencereden içeriye dolan manzara size o kadar da uzak olmadığınızı hissettirecek cinsten...
Sohbeti uzatıp, yemeğe, oradan da künefeye bağlama şansı da sunuyor üstelik.. Bizde aynen öyle yaptık; peynir tabağıi zeytin salatası, demli çay ile başlayan keyfi, soğuk biralarımızla tamamladık derken önümüze gelen çıtır künefe ardından saatler 16:00'yı gösteriyordu..
Farklı bir kahvaltı deneyimi yaşamak isteyen lezzet düşkünlerine duyurulur..
Sevgiler...
Volkan...